21 Ocak 2018 Pazar

DOĞU EKSPRESİ İLE KARS'A - BÖLÜM 1: HAZIRLIK

Merhaba değerli arkadaşlar uzun bir aradan sonra sizlere yeni bir yazı hazırlamaya karar verdim. Öncelikle sizlere yeni yılda ufkunuzu açacak ve yeni tecrübeler katacak seyahatler dilerim.



Bildiğiniz üzere amatör olarak fotoğraf sanatı ile ilgilenmekteyim. Ayrıca yaklaşık 12 yaşından beri seyahat etmekteyim. Uzun zamandır aklımızda olan Doğu Ekspresi ile Kars seyahatimizi bu yıl gerçekleştirmeye karar verdik. Her biri konusunda bence uzman olan fotoğrafçı arkadaşlarımız ile hemen çalışmalara başladık (Serdar Süyün, Bülent Ermeç, Cemal Onur Uçan ve Uğur Demirbilek)  ve iyi bir plan yapmaya karar verdik. İşte bu planı aşama aşama sizlerle paylaşacağız ki sizlerde bu harika yolculuğa iyi bir şekilde hazırlanın.

1- Tarih Belirleme: Bizler 4 kişi özel sektörde ve kamu da çalışmaktayız. İşe önce bir whatsapp grubu kurmakla başlamak sanırım günümüzün olmazsa olmazı. Her birimiz kendi iş yoğunluğuna göre bir tarih belirleyip söyledi ve son olarak 1 hafta ileri, 1 hafta geri olacak şekilde ortak bir tarihte buluştuk. Bu ortak tarihi belirledikten sonra Gidiş-Gelişin kaç gün tutacağını hesaplamak istedik. İşte bunun için ise 2. madde otomatik olarak ortaya çıktı.

2- Gezi Planı: Yaptığımız seyahatlerde hiç bir planın EN DOĞRU PLAN OLMADIĞINI her zaman gördük ve yaşadık. En başarılı plan yaklaşık %80'i tutan plandır. Çünkü sizin dışınızda gelişen koşullarda var. Örnek Kars gibi iklimi sert bir yere gidiyorsanız iklim koşulları sizin planınızı her zaman değiştirebilir. İnternette yaptığımız uzun araştırmalar ve giden arkadaşlarımızdan aldığımız tavsiyeler neticesinde 6 günlük bir plan yaptık. Bunun 2 günü yolda geçecek 4 gününü ise Kars'a ayıracağız.

3- Tren Bileti: Bildiğiniz üzere son 2-3 yıldır Doğu Express'inde bir talep patlaması var. En zor konu bence bilet bulma. Biletler TCDD'nin internet sitesinden, cep telefonu uygulamasından ve gişeden satılmakta. TCDD vagon sayısının bir kısmını internetten bir kısmını ise gişeden satmakta. Tabi ki maalesef bir kısmını ise tur firmalarına vermekte. Zaten internette araştırırsanız tren bileti dahil Kars turlarını hemen görürsünüz. Biletler gideceğiniz tarihten 28 gün önce açılıyor. Genelde sabah 07:45'de aktif hale geliyor. İnanılmaz bir talep olduğu için 1 dk gibi kısa bir sürede bilet bitiyor. Hadi gelin şimdi size bilet almak için bir ki püf noktası vereyim.

A) TCDD'den e-bilet almak için ya bilgisayardan yada cep telefonu uygulamasından girmeniz gerekmekte. Cep telefonu uygulaması daha pratik ve kullanışlı.(https://play.google.com/store/apps/details?id=com.bilsag.tcdd) Sebebi şu; Ankara - Kars olarak işaretlediniz, kişi sayısını seçtiniz ve tarihi şeçtiniz. Karşınıza çıkan Vagon şeçeneklerinden birini işaretlediniz ve şansınızı denediniz. Karşınıza çıkan koltuk seçme seçeneklerine baktınız ve hepsi dolu görünmekte. İşte işin aslı öyle değil. Sizden 3-5 saniye önce bu işlemi yapan kişinin bileti satın almak için 10 dk'sı var. Yada o kişi o esnada kendisine bilet bulduğu ama arkadaşlarına bulamadığı için o koltuktan vazgeçmekte. Yani sistem koltuğu 10 dakikalığına sizin için rezerve ediyor ve almanızı bekliyor. Eğer almazsanız koltuk tekrar boşa çıkıyor. İşte bu sebeple koltuklarda boş yer yok ise hemen sayfayı yenilemeniz gerekiyor. Yenileme işlemi esnasında internet sitesi her zaman değil ama bazen bilgileri tekrar girmenizi istiyor (tarih, gidilecek yerler, kişi sayısı gibi) buda size inanılmaz vakit kaybettiriyor.



B) Bildiğiniz üzere trende yer için 3 seçenek mevcut; 2+1 Pulman (bu arkadaşlar otobüs firmalarındaki rahat hattın karşılığıdır. Yani 1 sıra tekli koltuk ve 1 sıra ikili koltuk), Örtülü Kuşetli (4 Kişilik yataklı oda), 2 yataklı 1'inci Mevkii (adından da anlaşılacağı üzere 2 kişilik olan yataklı oda). Bu seyahati tercih edenler genelde örtülü kuşetli ve 2 yataklı 1'inci mevkii terçih etmekteler. Eee 25 saat yolculuk sürüyor. Bu yolculukta insan dinlenerek gitmek ister. İşte burada kritik bir bilgi vereyim. Diyelim 4 kişilik bir ekibiniz var ve 4 kişilik oda yada 2 kişilik odalardan bilet almak istiyorsunuz. İnanın almanız mucize gibi bir şey. 4 Kişilik bir ekibiniz var ise ekibi 2'ye bölün ve sabah 2 ayrı bilgisayar yada cep telefonundan deneyin. Biz ilk gün 4 kişilik odalardan şansımızı denedik ve sonuç hüsran. Ertesi gün ise 2 kişilik odalardan şansımızı denedik ve sonuç hüsran. Tek kişilik bilet alabildik. Bence herkes kendisi denesin ve A Maddesinde dediğimiz gibi sayfayı sürekli yenileyin. Sakın bilet yok demeyin. Umarım bu bilgiler sizlere yararlı olur. Biz bileti nasıl mı aldık? Ankara'dan bir arkadaşımızdan rica ettik ve oda gidiş-geliş bize örtülü kuşetli olacak şekilde yer aldı. Bizde nasipse 10-16 Şubat tarihlerinde bu seyahate çıkacağız.

4- Konaklama: Tarihi belirledik, yaklaşık planı yaptık, tren biletlerini aldık. Konaklama ile ilgili internetten ciddi araştırma yaptık. Öğretmen evi ve bir iki misafirhane (gecelik yaklaşık 25-30 TL) araştırdık lakin yer yok maalesef. Bizde mecbur otellere yöneldik. Otel olarak 8-10 seçenek var zaten ve fiyatları bir birine yakın (70-80 TL Kahvaltı dahil). okuduğumuz yorumlarda ve yaptığımız araştırmada biz Hotel Kent Ani de karar kıldık. 2 Kişilik odalarda kişi başı 70 TL'ye konaklayacağız. Diğer otellerinde fiyatları hemen hemen aynı. Kars çok büyük olmadığı için konaklanacak yerin konumu çok önemli değil ve otellerin çoğu merkezde. Şimdi araç kiralamak için araştırma yapıyoruz. Onuda sonuçlandırınca yazının 2'nci bölümünde yazar, bilgi veririz. Amacımız fotoğraf çekmek olduğu için başka gruplar ile hareket etmekten kaçınıyoruz.

5- Yararlı Bilgiler: Gezeceğimiz yerleri google maps üzerinde işaretleyerek kaydettik. O listeleri aşağıda sizlerle paylaşacağım. Ayrıca güzergahı merak edenler için TCDD güzergah haritasını paylaşıyorum. (Yüksek Çözünürlüklü)



Doğu Ekspres'inde su ve tuvalet kağıdı sorunu olmaktaymış. Buna dikkat etmenizi tavsiye ederiz.

Otomatik Gezi Rehberleri var. Gezerken sizlere rehber gibi anlatıp, geziden daha fazla bilgi almanıza yardımcı oluyor. Biz bu gezi için Piri uygulamasını tercih ediyoruz.

Son olarak gitmeye daha vaktimiz olduğu için her an her şeyi değiştirme şansımız var ve sizlerden gelecek tavsiyelere de açığız.

Umarım yararlı bir yazı olmuştur. Kars ile ilgili yazımızın 2'inci Bölümünde sizlerle tekrar görüşmek üzere. Bizi ve seyahatlerimizi aşağıdaki sosyal mecralardan takip edebilirsiniz.

https://www.facebook.com/SerdarSuyunPhotography

https://www.instagram.com/serdarsuyunphotography


KARS GOOGLE MAPS GEZİ LİSTELERİMİZ:

Kars Şehir Merkezi Dışında Gezilecek Yerler:

https://goo.gl/maps/N3wePYW96312

Kars Yemek Mekanları:

https://goo.gl/maps/ah2WfSZHzaJ2

Kars Cumhuriyet Mahallesi Gezilecek Yerler:

https://goo.gl/maps/2HUa4L8uyX42

Kars Ortakapı Mahallesi Gezilecek Yerler:

https://goo.gl/maps/uQUi65wH1NH2

Kars Yusufpaşa Mahallesi Gezilecek Yerler:

https://goo.gl/maps/ykuUbbPh3is

Kars Merkez Gezilecek Diğer Yerler:

https://goo.gl/maps/KwM3ZUWtAHF2

Kars Kaleiçi Bölgesi Gezilecek Yerler:

https://goo.gl/maps/bzffHyeECRm



































20 Eylül 2016 Salı

FOTOĞRAF - LI - YORUM


Merhaba sevgili fotoğraf severler. Bu yazımda sizlere, bir önceki yazım da (Sonbahar için fotoğraf fikirleri) bahsettiğim like, beğenme, beğenmeme sorununun detaylarını yazacağım. Konu biraz ilginç. Uzun yıllardır sosyal mecraları kullanan biri olarak yaptığım bir takım tespitler mevcut.




Önce işin mutfağından, biraz da uzun bir örnek vererek konuya başlamak istiyorum. Yıldız izi yada samanyolu fotoğrafı çekeceğimizi var sayalım. Bunun için gökyüzünde ay olmaması ve şehir ışıklarından uzak olmak daha iyi sonuçlar verecektir. Fotoğrafçı 15-20 gün ayın durumunu takip eder. Bu esnada da şehir ışıklarından uzak bir yer, bu yerde de güzel bir iki kadraj tespit eder. Yani ana çekimi yapmadan imkanı var ise gidip yerinde keşif yapar. Bahsi geçen bu mekanlar şehirden en az 50-100 km uzakta, telefonların çekmediği bir yerdedir ve fotoğrafçı bütün gece burada kalacağı için hazırlık yapar. Gerekirse burada kamp kurmak için çadır, uyku tulumu ve mat ayarlar. Malum gün artık gelip çatar. Belki tek başına belki de bir iki arkadaşı ile ayın olmadığı o güzel gecede yıldız izi yada samanyolu fotoğrafı çekmek için yola çıkar. Bütün gece sıcak yada soğuk havada, bazen sineklerle iç içe çekim yapar. Eve gelip bu fotoğrafları düzenler ve sosyal mecralarda bunu paylaşır. İşte tek kare bir fotoğraf için yapılan hazırlık tam da bu kadardır. Lens, tripod v.b. ekipmana yapılan yatırımları, bilgisayar ve yazılım için harcanan paraları, bütün bunları kullanmak ve öğrenmek için verilen zamanı / emeği, saymadım / anlatmadım bile.


Sosyal mecralara yüklenen bir kare fotoğraf bizim karşımıza çıktığında peki biz neler yapıyoruz? Çoğu zaman 1 sn bakıp, like butonuna basıp geçiştiriyoruz. Şimdi düşünüp bakınca size de biraz acımasızca gelmiyor mu? Yada saçma sapan yayınların altına yapılan yorumlara göre böylesine emek ve disiplinle çekilmiş bu kareler daha fazla yorumu hak etmiyor mu? Like butonu aslında biz insanlık için bir tehlike. Öyle büyük bir tehlike ki "benim paylaşımımı niye likelamadın" diye bir birine telefon açanlara şahit oldum ve oluyorum. İnsan Oğlu iletişimi en üst seviyede kullanan canlılardandır. Bunu bir like butonuna sığdırmaya çalışmak çok büyük bir hatadır.


Yazıyı okuyan okurlarımın "Serdar Bey her fotoğrafa mı yorum yapacağız?" diye sorduğunu duyar gibiyim. Buna cevabım tabi ki hayır ama ciddi emek olan fotoğrafları es geçmeyin. Beğeninizi yorum yaparak belirtin.


Bir önceki paragrafın son cümlesi ile sanki hep olumlu yorum / eleştiri yapın dermişim gibi görünüyor. Aslında olumsuz yorum / eleştiri de yapabilirsiniz. Bu hem karşı tarafı motive eder, hemde tanışmanıza vesile olur. Olumlu yada olumsuz bütün yorumların üslubuna dikkat etmek gerekir.


Fotoğrafına olumlu yada olumsuz yorum yapılan fotoğrafçı da fazla alıngan olmamalıdır. Bu işlere kıskançlık, kin v.b. duygularla girip işi atışma ve kavga boyutuna da taşımamak lazım. Fotoğraf çekmek kadar fotoğraf yorumlamak / okumak gibi dersler ve kitaplar olduğunu da unutmayalım.


Umarım bu yazı ile içinizdeki yorumcular ortaya çıkar ve hak eden, daha fazla fotoğraf, olumlu yada olumsuz yorumlara maruz kalır. Güzel kareler yakaladığınız, harika bir sonbahar geçirmenizi dilerim.

Sosyal mecralardan beni takip etmek isteyenler için adreslerim;

https://www.facebook.com/BayKAMP

https://www.facebook.com/SerdarSuyunPhotography/

https://www.instagram.com/serdarsuyunphotography/

https://500px.com/serdarsuyun



19 Eylül 2016 Pazartesi

Sonbahar için Fotoğraf Fikirleri

Merhaba değerli fotoğraf severler. Yazın dayanması zor sıcakları bizleri yavaş yavaş terk edip yerini daha serin, yaprakların sararıp düştüğü sonbahara bırakmakta. Bende bu yazımda, fotoğrafçılar için adeta bir şölen havası estiren sonbahara dair fotoğraf fikirleri paylaşmaya ve bu fikirleri uygularken karşılaşabileceğiniz ufak tefek aksaklıklara dikkat çekmek istedim.


Hepimiz çeşitli sosyal mecralarda “vay be” dediğimiz son bahar fotoğrafları görmüşüzdür. Aslında bu vay be denilen fotoğraflar; arabaya bin, biraz yürü, git, çek ve paylaş şeklinde olmuyor. Bunlar için hava raporları, güneş (ışık) takibi, daha önce yapılan keşif çalışması, ekipman, çekim, düzenleme ve paylaşma gibi aşamalar gerekmekte. Yani iyi bir sonbahar fotoğrafı çekmek için biraz düşünmek ve iyi bir plan yapmak gerekir. Bu giriş kısmından sonra dilerseniz detaylara inelim.
NOT: İyi bir fotoğrafta gerçekten ciddi bir emek vardır. Facebook, Instagram gibi sosyal ağlarda paylaşılan iyi fotoğrafları like butonu ile lütfen geçiştirmeyiniz. Mümkünse iki kelime yazıp, beğeninizi bu şekilde belirtiniz. Bu hareket fotoğrafı paylaşanı onure edip, mutlu ederken, yeni başlayacak olan arkadaşlıklarında temelini atar.


1- Model ile Çekim


Sonbahar verdiği duygu, gösterdiği renkler ve geçiş mevsimi olması sebebiyle insanda hep romantik bir hava uyandırır. Fotoğrafçılarda bu romantik durumdan etkilenir. Bunun için ise bir modelin olduğu fotoğraf çekimleri oldukça popülerdir. Bunun için yapmanız gereken şey uygun mekanı belirledikten sonra aileniz, arkadaşlarınız ve akrabalarınızdan model olmaları için yardım istemek. Ben yaklaşık 3 senedir oğlum Ata Doruk’un sonbahar temalı fotoğraflarını çekmekteyim. Bunun için uzakalra gitmenize gerek yok. Çınar ağaçlarının bol olduğu bir parka gitmeniz bu iş için son derece yeterli olacaktır. Örnek olması açısından aşağıda fotoğrafını paylaşıyorum.

NOT: Sıkça karşımıza çıkan rengarenk şemsiyeli fotoğraflardan kaçının. Eğer bir obje kullanmak istiyorsanız bu obje daha çok modelinizin giyebileceği bir şey olmalı. Örneğin bir şapka, atkı, değişik renkli ve desenli çoraplar gibi.


 

2- Gün Doğumu / Gün Batımı Fotoğrafı


Sonbaharda güneş biraz daha yatay konum alır ve ışık yumuşar. Bu yumuşama havanın serinlemesi ile deniz ve göl kenarlarında pus oluşturur. Ormanın içinden, güzel bir göl manzarasına karşı çekilen yada deniz kıyısından dağlara, şehre doğru çekilen bir manzara fotoğrafına kimse hayır demez. Bunun için yapmanız gereken, sabah çekimi için biraz erken kalkmak ve uykusuz kalmaktır. Göl ve deniz kıyısında ND Filtre kullanarak farklı efektler yakalayabilir, fotoğraflarınıza su ve bulut hareketleri ekleyebilirsiniz. Yine manzara fotoğrafçılığının vazgeçilmez filtresi Polarize Filtre ile bulut ve su yansımasını değiştirebilir. Fotoğrafınıza farklı tatlar katabilirsiniz. Eğer uzun vaktiniz var ise ve time lapse tekniğinden hoşlanıyorsanız, intervalometresi olan bir kablolu / kablosuz kumanda ile çekim yapabilirsiniz. Bu çekimler için tripodu yanınıza almayı unutmayın.


NOT: Bulunduğunuz konumda gün doğumu ve batımı saatlerini “Exsate Golden Hour” cep telefonu uygulaması ile öğrenebilirsiniz. Program ücretsizdir.



3- Balıkçı Fotoğrafları


İkinci maddeyi gerçekleştirmek için göl yada deniz kenarına gittiyseniz eğer, av sezonunun açılması ile birlikte sabah erkenden yada gün batımında tekneleriyle denize / göle açılan balıkçıları görmeniz mümkün. Ağ atan güzel bir balıkçı fotoğrafı her zaman dikkat çekicidir. Burada size bir tavsiyem olacak. Daha iyi kadrajlar yakalamak için suya girmelisiniz. Bunun için size, balıkçıların kullandığı, bele kadar uzanan, su geçirmez tulumları tavsiye ederim.


4- Bağ Bozumu / Zeytin Toplama v.b. Festivaller


Bulunduğunuz yada sizlere yakın olan lokasyon da çeşitli, yöresel faaliyetler / etkinlikler / festivaller olabilir. Bunları takip edip, sonbahara özgü bu insan aktivitelerini fotoğraflayabilirsiniz. Böylece sokak fotoğrafçılığı, belgesel fotoğrafçılığı ve portre fotoğrafçılığı yönlerinizi geliştirme şansınız olabilir. Örnek vermek gerekirse, pekmez kaynatan, üzüm / zeytin toplayan köylüler. Anadolu bu açıdan dünyanın en zengin yerlerinden, durmayın ve bu hafta sonu ajandanıza bir iki etkinlik sıkıştırın.


NOT: Bu tarz 1-2 günlük faaliyetlerde en sık yapılan hatalardan biri olan, yedek batarya, yedek hafıza kartı, fotoğraf makinesi şarj cihazınızı yanınıza almayı unutmayın. Gün sonunda bataryası bitmiş bir ftoğraf makinesi anca ağırlık yapar :)



5- Gökyüzü Fotoğrafçılığı


Beni tanıyanların yakından bildiği, çekerken en çok zevk aldığım fotoğraf türlerinden biridir Gökyüzü Fotoğrafları. Bulut hareketleri, yıldız izleri, samanyolu, yıldırımlar, yağmur fotoğrafları bunlara en güzel örneklerden biridir. Yıldırım Fotoğrafı Nasıl Çekilir? Konusu ile ilgili daha önce bloğuma yazmıştım. Soğuk kış ayları gelmeden, hava hala biraz ılıkken bulut, yıldırım, yağmur gibi gökyüzü hareketlerini çekmeniz için evinizden çokta uzaklaşmanıza gerek yok. Uzaklaşırsanız ve bu hareketleri güzel bir manzara ile kombinliye bilirseniz tabi ki daha güzel fotoğraflar elde edersiniz. Yıldız izi ve samanyolu fotoğrafları ise biraz daha uzmanlık ve emek isteyen konular. Bunun ile ilgili ayrıntılı bir yazı yazacağım için şimdilik bu konuyu yüzeysel geçiyorum. Gökyüzünde ayın olmadığı yada az ışık veren bir halinin olduğu bir gecede, şehir ışıklarından uzak, güzel bir kadraj ile yıldız izi yakalayabilir veya samanyolu fotoğrafı çekebilirsiniz. Camdan süzülen yağmur, şemsiyeleri ile gezen insanlar, su birikintilerin deki yansımalar sonbahar için farklı fotoğraf kareleri sunabilir. Fotoğraf makinenize meşhur alış-veriş sitelerinden 3-5 dolara alabileceğiniz bir yağmurluk ile yağmur altında da çekim yapabileceğinizi ve sizlere bambaşka bir dünyanın kapılarını açacağını hatırlatmak isterim. Bu konu ile ilgili son tavsiyem ise bu tarz fotoğraflar çekerken sizi yağmurdan koruyacak bir ekipmanı unutmamanız yönünde. Bunun için iyi bir yağmurluk yada yanınıza da şemsiye tutan bir asistan hiç fena olmaz.


NOT: Güzel yıldız fotoğrafları çekmek için ay ışığından sakınmak gerekir. Bunun için ayın durumunu ve konumunu takip etmekte yarar var. Ayın durumunu öğrenmek ve takip etmek için “Phases of the Moon” cep telefonu uygulaması ile indirip, kurabilirsiniz. Program ücretsizdir.



6- Su Hareketleri


İrili ufaklı şelaler, kayaların arasından süzülen sular,deniz kenarındaki dalga hareketleri derken sonbahar aslında uzun pozlamanın başlangıç mevsimi sayılabilir. Bunları herkesin bildiğini düşünüp, su ile ilgili başka şeyler yazacağım. Bir göl, deniz yada yağmurun etkisiyle ıslanan kaya ve taşlarda farklı desenler ve renkler ortaya çıkar. Eğer detay çekim yapmayı seviyorsanız, bura da ortaya çıkacak olan desenler ve renkler hoşunuza gidecektir. Aynı detayları ıslanan ağaç ve bitkilerde de yakalayabilir. Detay yada makro fotoğrafçılığın şaşırtıcı dünyasında yol alabilirsiniz.


 

7- Kuş Fotoğrafçılığı


Her yıl dünyada yaklaşık 50 Milyar kuşun göç ettiği düşünülmekte. Ülkemiz ise bu göç yollarından biri durumunda. Sizde Kuş (Ornito) Fotoğrafçılığına ilgi duyuyorsanız. sonbahar da ülkemizden geçen göçmen kuşları araştırıp, fotoğraflayabilirsiniz. Bunun için iyi bir tele objektife, kamuflaja ve biraz kuş bilgisine sahip olmanız gerektiğini hatırlatmak isterim.


8- Dekoratif Sonbahar Fotoğrafları


Sonbaharın gelmesi ile renk renk solan yapraklardan, kırılan dallardan ve yere düşen kozalaklardan çeşitli dekoratif ürünler yapıp, bunları iç mekan ve dış mekan çekimleriniz de kullanabilir, sonbaharın bu büyülü duygusunu fotoğraflarınıza ekleyebilirsiniz. Bunun için yapmanız gereken internet üzerinden bir iki dekoratif malzeme fikrine ulaşmak. Gerisi kendiliğinden gelecektir.



Bunlar benim aklıma gelen, sizlere fikir verebilecek başlıklardı. Sizlerde bunlara fikir ekleyebilir, sonbaharın tadını fotoğraf çekerek çıkarabilirsiniz. Unutmayın bazen, düşen bir yaprağı izlemek, çamurda yürümek, renklerin ve doğanın arasında, cep telefonunun çekmediği yerlerde dolaşmak size ve sevdiklerinize iyi gelir. Yazımdan ilham alıp, çektiğiniz fotoğrafları benimle paylaşmayı unutmayın. Sizlere fotoğraf dolu günler diler, okula başlayan kardeşlerimize ve ailelerine, kazasız belasız bir eğitim / öğrenim yılı geçirmelerini dilerim.

Sosyal mecralardan beni takip etmek isteyenler için adreslerim;

https://www.facebook.com/BayKAMPhttps://www.facebook.com/SerdarSuyunPhotography/https://twitter.com/BayKAMPhttps://www.instagram.com/serdarsuyunphotography/https://500px.com/serdarsuyun

18 Eylül 2016 Pazar

TAM PAYLAŞACAĞIM BİR GÜLME GELİYOR :)


Merhaba değerli fotoğraf severler. 2013 yılında başladığım DSLR maceram şuan için devam ederken, o günden bugüne kadar katıldığım dernek gezileri, dernek sunumları, arkadaşlarla yapılan fotoğraf çekim etkinlikleri v.b. şeylerde gözlemlediğim bir tespitten bahsetmek istiyorum. Bu tespit herkesin bildiği, konuşmaktan çekindiği bir konu aslında. Çünkü konuşmayarak ayıp, hata yada bahanelerimizi örtmeye devam ediyoruz?



Peki nedir bu tespit? Bu tespit değerli fotoğraf severler “FOTOĞRAF PAYLAŞMAMA”. Evet evet fotoğraf paylaşmama. Bugün, neden fotoğraf paylaşmaktan çekindiğimizi, nasıl paylaşabileceğimizi biraz sert ve acımasız olarak yazacağım. Dilerseniz bir süredir gözlemlediğim maddeleri yavaş yavaş açarak yazımıza devam edelim.

1- Ahmet’in Fotoğraf Makinesi Var Sendromu

Malumunuz herkeste dünya çapında nam salmış 3-5 markanın en az 1500-12000 TL arasında fiyatları olan DSLR yada aynasız fotoğraf makineleri mevcut. İş bu makinelerle de bitmiyor.Objektifi, tripodu, çantası v.s. derken harcanan paralar çok ciddi meblağlara ulaşıyor. Peki bu makineleri neden alıyoruz? Ne kadar kullanabiliryoruz? İşte burada FOTOĞRAF PAYLAŞMAMA RAHATSIZLIĞI başlıyor. Evet açalım. “Ahmet’in fotoğraf makinesi var. Bende alıp fotoğraf çekeceğim.” Kimi abi ve ablalarımız işe bu hevesle giriyor, girdikten sonra işin sadece fotoğraf makinesi alarak bitmediğini görüyor ve hevesi kırılıyor. Kırılan heves ile hırs yapıp öğreneceğine, tembellik yapıp öylece duruyor. Evet makineleri ilk aldığınızda ayarlar size biraz karışık gelebilir. Buda hevesinizin kırılmasına sebebiyet verebilir. Makine kullanımları ile ilgili kitaplar, dergiler mevcut. Çeşitli fotoğraf derneklerinde eğitimler var. Aldığınız fotoğraf makinesi markasının sizler için ücretsiz hazırladığı online eğitimler de mevcut. Ayrıca Youtube ve Vimeo gibi video sitelerinde uzman fotoğrafçılar tarafından hazırlanmış, makinenizin her ayarını tek tek anlatan ücretsiz videolarda mevcut. Bu kitap ve dergileri okuduğunuzda, bu eğitimlere katıldığınızda yada bahsi geçen video sitelerinden ilgili videoları izlediğinizde sizde artık makinenizi daha iyi kullanmaya başlayacaksınız. Ben 2013 yılında ilk DSLR makinemi aldığımda fotoğraf makinemin ayarlarını KULLANMA KILAVUZU’nu okuyarak çözmüştüm ve çekime gittiğimde bu klavuzu yanımdan hiç ayırmadım.Tabii bu zaman isteyen bir uğraş ve pes etmeden devam etmeniz gereken bir iş. Hadi tembellik yapmayın ve işe bir iki video izleyerek başlayın.

2- Ahmet Photoshop / Lightroom Biliyor Ben Bilmiyorum Sendromu

Öncelikle bu kısıma şunu anlatarak başlamalıyım. Çeşitli mecralarda hatta arkadaş buluşmalarındaki sohbetlerde bile şunu duymuşsunuzdur, biri çıkar şöyle der “BEN PHOTOSHOP’A KARŞIYIM”. Bunu söyleyebilecek cehalette 2 karekter olabilir. Birincisi photoshop bilmeyen karekter, ikincisi de photoshop’un ne işe yaradığını bilmeyen karakter. Bildiğiniz üzere filmli makinelerin döneminde bir çok film markası ve çeşidi vardı. Bunlar çektiğiniz fotoğrafları direk etkileyen, filtrelere sahip filmlerdi. Ayrıca fotoğrafçı karanlık odaya girdiğinde çeşitli kimyasallar ile fotoğraf üzerinde çeşitli efektler uygulayabiliyordu. Günümüzde bu işlemleri yapmak için en çok tercih edilen yazılımlar Photoshop ve Lightroom’dur. Yani efekt işleri eskiden de vardı. Bunu bilmeden konuşmak ve yorum yapmak az önce belirttiğim gibi cehaletten kaynaklıdır. Burada asıl tartışma konusu uygulanan efektlerin yada ayarların miktarı olmalıdır. Bu ise başka bir yazının konusu olabilir.

Peki fotoğraflarınızın Ahmet’in ki gibi görünmesi için ne yapmanız lazım? Ahmet kadar fotoğraf makinenize hakim olmanız ve Ahmet kadar Photoshop / Lightroom biliyor olmanız gerekmekte. Tabii bu programları öğrenmekte bir sabır işi ve zaman alan bir etkinlik. Peki bunları nasıl öğrenebilirsiniz? Aslında bunun cevabı birinci maddedekiyle aynı. Derneklerin açtığı Photoshop kurslarından, kitaplardan, dergilerden ve Youtube / Vimeo gibi video sitelerinde uzman fotoğrafçılar tarafından hazırlanmış videoları izleyerek. Bu yazdıklarımı 1-2 hafta yaptığınızda, kendinizde ve fotoğraflarınızda meydana gelen değişime siz bile şaşıracaksınız.

3- Ya Ben Çekiyorum Ama Yarışmalara Katıldığım İçin Paylaşmıyorum Yalanı

Evet arkadaşlar bu bir yalandır. Yarışmaların bir teması ve bu temaya uygun bir konusu olur. Yarışmalara katılan ve ciddi ciddi hazırlanan fotoğrafçılar genelde o konu için özel fotoğraf çekimleri yaparlar. Başlıkta yazan “Ya Ben Çekiyorum Ama Yarışmalara Katıldığım İçin Paylaşmıyorum” diyen bir fotoğrafçının da ciddi olması ve hazırlanması gerek. Bu genelde fotoğraf camiiasın da “Ben fotoğraf çekiyorum, çektiğimi beğenmiyorum, beğenmediğim içinde paylaşmıyorum” un karşılığına denk gelen  “Ya Ben Çekiyorum Ama Yarışmalara Katıldığım İçin Paylaşmıyorum” yalanıdır. Yapmayın biraz gerçekçi olun ve yalan söylemeyin.

4- Ahmet’in Fotoğrafı 50 Like Almış Benim ki Neden 6 Like Alıyor?

Maalesef Türkiye’de yetiştirilme tarzımızdan mı kaynaklı yoksa başka bir sebebi var mı bilemiyorum ama eleştirilere hiç taahmülümüz yok. Olumlular haddi neyse ama olumsuzlara hiç yok. Aslında eleştiri insanın gelişimini arttırması ve devam ettirmesi açısından son derece önemli. Tabii eleştiri yapanın üslubu da çok önemli ve dikkat etmesi gerek. Yapılan en büyük hatalardan biri de aman instagram da paylaşırsam beğeni gelir mi? Aman facebook’da paylaşırsam kaç like alır? Düşüncesini takıntı haline getirmek yada “Ahmet’in fotoğrafı 50 like almış benim ki neden 6 like alıyor?” demek. Öncelikle fotoğrafın bir sanat, sanatında insanlar üzerindeki etkisinin farklı olabileceğini unutmayalım. Örnek vermek gerekirse senin paylaştığın manzara fotoğrafı çok güzel olabilir ama Ahmet’in paylaştığı kedi fotoğrafı insanlar üzerinde daha sempatik bir etki bırakabilir. Demem o ki beğeni / like meselesine çok takılmayın, fotoğraflarınızı paylaşın, eleştiri almaktan kaçınmayın, yapılan eleştirileri dikkate almaya çalışın.

5- Fotoğraf Okuma, Fotoğraf Dallarını Bilme

Bu madde de son derece ilginç ve önemli. Örneğin bir portre fotoğrafında gözlerdeki netlik, alan derinliği, modelin fotoğrafa yüklediği anlam gibi şeyler önemliyken, bir gezi fotoğrafında fotoğraftaki anlama, kadrajın düzgünlüğüne v.b. şeylere bakılmaz. Anlatmak isteğim aslında şu, elinizde güzel bir gezi fotoğrafı var, örneğin Adrasan Sahili. Çekim yaparken netlik biraz kaymış, kadraj biraz eğilmiş demeyin, KORKMAYIN PAYLAŞIN. İkinci maddede yazdığım yazılımları bilirseniz bu gibi hataları düzeltebileceğinizide unutmayınız. Her fotoğrafın amacı ve anlattığı şeyler farklıdır. Fotoğraf Dallarına hakim olmanız sizin cesaretinizi arttırır.

6- Cool Takılmak

Bu maddedeki fotoğrafçılar da sık görülür. Bu maddeyi açıklamak için biraz başa dönelim. Belli bir para yatırıp makineyi aldık ve kullanmayı öğrendik diyelim. Yine belli bir para yatırıp bilgisayar aldık, bu bilgisayara photoshop yükledik ve güzelce öğrendik diyelim. Ama dernek ama arkadaşlarla fotoğraf gezilerine katılıp fotoğrafta çekiyoruz diyelim. Yarışmalara da arada bir katılıyoruz diyelim. Sergi / Sunum v.b. şeyler de hazırlamadığımızı düşünelim. Ve fotoğraf paylaşmıyoruz. Şimdi buradan bu COOL FOTOĞRAFÇILARA BİR SORUM OLACAK: BU KADAR FOTOĞRAFIN TURŞUSUNU MU KURACAKSINIZ? Fotoğraf görsel bir sanattır. Görsel sanat ta “kendine görsellik” diye bir şey duymadım / okumadım. Bu kadar ekipmana ve zamana yatırım yapıyorsanız fotoğraflarınızı paylaşın, COOL TAKILMANIN ne size ne başkasına bir yararı yoktur. Bu şekilde BEĞENİ DEĞİL, TEPKİ ÇEKERSİNİZ.

Yazımını şunları yazarak sonlandırmak istiyorum. Fotoğraf para, zaman, emek ve heves işidir. Sık sık antrenman yapmayı gerektirir. Bu yazıyı okuyorsanız, fotoğraf işine para ve heves yatırmışsınızdır demektir. Lütfen geriye zaman ve emek kaldığını, işi %50 başardığınızı unutmayın. Bol fotoğraflı ve  paylaşımlı günler diler. Huzurunuzda ünlü yönetmen ve oyuncu Tarık AKAN’ı da saygıyla andığımı belirtmek isterim.

Sosyal mecralardan beni takip etmek isteyenler için adreslerim;

29 Ağustos 2016 Pazartesi

Adrasan'da Nereler Gezilir? Adrasan'da Neler Yapılır?

Merhaba arkadaşlar Ağustos ayını geride bıraktığımız bu günlerde size bu ayın son yazısı olarak, özellikle fotoğrafçılar ve kamp severler için yararlı olacağını düşündüğüm Adrasan rehberi ile veda etmeyi düşündüm.


Antalya’dan Adrasan yaklaşık 90 km. Arabası olmayanlar için ulaşım Antalya Otogar’dan kalkan Çiçek Tur vasıtsıyla olabiliyor. Gün içersin de gidiş için 4 sefer, geliş için ise 4 sefer mevcut. Bunların dolu olma olasılığı ise çok yüksek bu sebeple alternatif olarak Antalya Kumluca minibüslerine binip Adrasan Kavşağında inebilir, oradan yaklaşık 12-13 km’lik yolu otostop yada minibüs ile aşabilirsiniz. (Çiçek Tur Telefon 0242 887 00 11)

Antalya Kumluca Otoyolundan Adrasan’a sapıp 8-9 km gidince maalesef bu yazın başında çıkan orman yangınının etkilerini görüyorsunuz. 150 Hektara yakın (Böyle yazınca anlaşılmıyor, daha iyi anlatmak için şöyle yazayım 1,500,000 metrekare) ormanlık arazi yanmış. Islah çalışmaları başlamış ve devam etmekte umarım en kısa zamanda fidanlar boy gösterir.


Adrasan’a ulaştıktan sonra konaklama için alternatifler çoktur. Butik oteller, hoteller, pansiyonlar, campingler v.s. Daha önce Adrasan’da Papirus Otelde kalmıştık. Özellikle aile formatına uygun, harika yemekleri olan bu oteli sizlere tavsiye edebiliriz. Biz bu sefer gittiğimizde kamp yaparak konaklamayı planladığımız için, denize yakın bir camping aramaya başladık. Hatırlatma: Adrasan’da sahil bandındaki işletmeler hariç, geri kalanlar sahile baya uzaktır. Öyle ki 1 km’den 200 metreye kadar çeşitli uzaklıklarda tesisler var. Tesis seçerken size tavsiyemiz, sıcakta yüreyeceğiniz mesafeyi düşünün ve bunu göre karar verin :)

Daha önce aşina olduğumuz, Adrasan’da sahile doğru yöneldik. Daha önce geliş gidişlerimizde sahilde kamp kurulduğunu görmüştük. Burada kampımızı kurarız diye düşünmüştük ki ülkemiz maalesef yine bizi şaşırtmadı. Kumluca Belediyesine bağlanan Adrasan (eskiden Adrasan Belediyesiydi) sahili parsel parsel otoparka dönüştürülmüş. 8-10 tane otoparkın arasına karavancılar ve kampçılar için, 15 TL ücretli, içinde wc ve duş imkanı olan ama neredeyse hiç bir ağacın ve gölgenin olmadığı bir kamp alanı ayrılmış. Tabii bu duruma canımız biraz sıkıldı ve başka bir yer aramaya başladık. Sahil bandını bir tur gezince az ilerde bulunan Gönül Gözleme işletmesine gittik. Bu işletmede de kamp kurulmakta.



Tesis kendi halinde Adrasanlı bir ailenin işlettiği hoş bir yer. Tesis ikiye ayrılmış. Bir taraf kamp yapanlar, bir taraf ise kahvaltı yapmaya, gözleme yemeğe gelenler için. İçer de WC, banyo, mutfak (içersinde 2 adet buzdolabı ve 1 adet tüplü ocak var – kullanabiliyorsunuz), soyunma kabini, ateş yakma alanı, hamak kurmaya uygun ağaçları var. Sahile de oldukça yakın. Konumu ise Adrasan sahilinin neredeyse tam ortasında. Neyse tesise gittik. İki kişi olduğumuzu 4 yaşında bir oğlumuzun olduğunu ne kadar ücret istediklerini sordum. Orada çalışan bir abi (ki açıkcası hiç haz almadım, aşırı paracı bir tip) 45 TL dedi ve 4 yaşındaki oğlum içinde para istedi. İşletmeye ismini veren Gönül Abla ve kızları babalarına çıkıştı ve 45 TL’lik ücret 30 TL’ye düştü. Haz almadığımız abi meğer Gönül Ablanın eşiymiş :)

Neyse bu tesise çadırımızı kurduk. Çadırımızı kurduktan sonra ise hemen denize gittik ve keyif yaptık. Adrasan'ının sahiline gelecek olursak, deniz temizlik bakımından 10 üzerinden 9, bir anda derinleşen bir yapısı yok, çok da dalgalı değil, plajı ise yarı kum, yarı taş. Taşlar ise canınızı yakmıyor. Rahatça yürüyebilirsiniz. Denizden çıktıktan sonra Adrasan sahilinin dik yamacına doğru yani doğu istikametine doğru yürüdük. Burada akan bir nehir varmış, sanırım daha çok kışın akıyor J Sağlı sollu bir çok otel ve restoran bu nehir içerisine setler kurarak yapay havuzlar oluşturmuşlar. Güzel mekanlar var. Bu kısa keşif gezisinde Adrasan Kız Kalesi’nin yerini öğrendik, nasıl gidileceğine dair yol tarifini aldık. Kamp alanına dönüp ateşimizi yaktık ve ateşte birşeyler pişirdikten sonra sohbet edip uyuduk.


Ertesi gün sabah güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra denize gittik. Denizden çıktıktan sonra ise akşamüstü Kız Kalesine gitmek için arabamıza bindik. Bir gün önceden aldığımız yol tarifi ile Kız Kalesine doğru gitmeye başladık. Nehir yatağından geçip, ilerde ki sapaktan sola doğru döndüğünüzde (tabelalar mevcut) 300-400 metre sonra arabanızı yola bırakıyorsunuz ve oldukça dik, taşlı, kaygan bir patikadan Kız Kalesine çıkıyorsunuz. Çıkarken patika oldukça dik olduğundan, sıcağında etkisiyle inanılmaz terledik ama kaleye varmamızla bu sıcaklığın yerini oldukça serin, rüzgarlı bir hava aldı. Kız Kalesine çıktığınızda bütün Adrasan Ovası ve sahili ayağınızın altında. Nefes kesen cinsten inanılmaz bir manzara. Burada biraz vakit geçirdikten sonra akşam kamp alanımıza geri döndük. Yemek, duş derken bir an hava durdu ve acı gerçek olan sivrisinekler ile tanıştık. Adrasan’da maalesef sivri sinek sorunu var, bu sorun rüzgar kesildiğinde can sıkıcı olabiliyor. Kampa yada tatile gelecekseniz sinek kovucu spreyleri yanınızda bulundurmanızı tavsiye ederiz.



Son günümüzde biraz erken uyandım. Kız Kalesinin nefes kesen manzarasından sonra gün doğumunu fotoğraflamak için sahile gittim. Bu mevsimde güneş denizin üzerinde doğmakta. Güneş doğmadan biraz uzun pozlama fotoğrafları çektim. Güneş doğarken de kullandığım Canon Eos 760D ile çekim yaptım. Ayrıca gün doğumunu cep telefonum ile, Hyperlapse programını kullanarakda görüntüledim. Çekim bittikten sonra güzel bir kahvaltı yapıp, kampımızı topladık. Son bir kez denize girdik. Sahilde uçurtma uçurduk ve yola koyulduk. Antalya’ya dönüş yolu üzerinde, Adrasan'a 20 km uzakta Ulupınar Köyü’ne gittik. Buranın alabalığı ve dereleri meşhur. Harika balık göletleri, mini mini şelaleler, suların içerisine kurulmuş köşkler ile sizlere kaliteli hizmet ve güzel tatlar sunan restoranları var. Daha önce Çağlayan Restoranda yemiştik, bu seferde Şelale Restoran’a gittik. Şelale Restoran Ulupınar’ın en büyük balık restoranı, içeri girerken dağıtılan kitapçıkta yazan doğruysa yaklaşık 60000 metrekare. İçersin de macera parkuru, mini hayvanat bahçesi ve balık tutkunlarının balık avlaya bildiği göletleri var. Burada göveçte kaşarlı alabalık tavsiyemiz. Balıkları gömdükten sonra J eve dönüş yoluna girdik ve evimize vardık.



Yazım biraz eksik kaldı. Adrasan’da başka neler yapılır onları da önceki tecrübelerime dayanarak anlatacağım. Adrasan herkesin bilmediği bir özelliğiyle de Türkiye’de farklı bir lokasyondur. Nedir bu özellik? Dalış. Adrasan’da Olympos Diving sizlere güzel bir dalış macerası sunmakta. 15’e yakın dalış noktası ile sualtında harika vakit geçirebilirsiniz. Yine sahilde gezi tekneleri bulunmakta. Eşim ile yaptığımız balayı tatilinde bu yat turları ile tüm gün Adrasandan Olimpos’a doğru koy koy gezmiş, harika vakit geçirmiştik. Görmediyseniz bu koyları görmenizi şiddetle tavsiye ederim. Adrasan’ın komşu köyü olan Karaöz’e gidebilir, burada denize girebilir, Karaöz ve Adrasan arasında bulunan koyları keşfedebilirsiniz. Bu koylarda kamp yapmanızda mümkün. Adrasan Karaöz arasında Türkiye’nin en yüksek rakımlı deniz feneri olan Gelidonya Deniz Fenerine gidebilirsiniz. Buraya belli bir noktaya kadar araçla sonrasında ise yürüyerek çıkılıyor. Gitmeden önce orman yolunun durumunu civardaki halka sormanızda fayda var. Yine Adrasan’ın komşusu Olimpos’a gidebilir, burada denize girip, tarihi eserleri gezebilirsiniz. Adrasan’ın sahili dışında, köyün içi de mimari açıdan ilginçtir. Burada örneğine az rastlanır taş evler bulunmaktadır.





Umarım bu yazım, fotoğraf çekmek ve kamp kurmak isteyenler yada Adrasan’ı duyup gelmek isteyenler için yararlı olmuştur. İlginize teşekkür eder, başka bir yazıda tekrar buluşmayı dilerim.

16 Ağustos 2016 Salı

Sapadere Kanyonu ve Cüceler Mağarası

Merhaba arkadaşlar bu yazımda sizlere Antalya ilinin Alanya İlçesine bağlı Sapadere Köyünden ismini alan bir Kanyondan bahsedeceğim.

Sapadere Kanyonu'na Antalya'dan gidecekseniz 177 Km, Alanya'dan gidecekseniz 44 Km yol yapmanız gerekmekte. Kanyona ulaşmak için Sapadere Köyünden yaklaşık 1,2 Km daha ileri gitmeniz gerekmekte.

Maalesef ülkemizde her güzel yerde olduğu gibi burada da giriş ücretli. Giriş Ücreti yetişkinler için 10 TL. Kanyona için bilet aldığınız gişenin yanında bir restoran mevcut. Bu restoranda yöresel yiyecekler, hediyelik ve hatıralık eşyalar satılmakta. Gişeden yaklaşık 100 metre ilerledikten sonra metal ve ahşaptan yapılmış bir yürüyüş platformu ile karşılaşıyorsunuz. Zira bu platform yapılmamış olsa bu güzelim kanyonu gezmek biraz zor ve riskli olabilirmiş. Bu platformun çeşitli yerlerinde suyun olduğu yere inen merdivenler var. Kanyonda çeşitli noktalarda derinliği 1 ile 7 metre arasında değişen doğal göletler var ve bu göletlerde yüze biliyorsunuz. Kanyonda büyük olarak adlandırılabilecek 2 şelale var. Birincisi parkurun ortasında, ikincisi ise sonunda. Fotoğraf çekmek ve yüzmek için oldukça ideal. Zira yosun tutan kayalara ziyadesiyle dikkat etmek gerek. Mavinin ve yeşilin bir çok tonunun iç içe olduğu ender yerlerden biri Sapadere Kanyonu. Eğer fotoğraf çekmek ve yüzmek istiyorsanız size tavsiyem sabah erkenden kanyonda olun. Sonra ne mi oluyor? Yerli yabancı bir çok turiste maruz kalıyorsunuz :)


Kanyon Genel Görünüm


1. Şelale


                                                                         2. Şelale

Başka bir kaç detayda şöyle; Alanya'da tatil yapıp konaklıyorsanız Jeep Safari'ye katılıp buraya gelebilirsiniz. Ben katılmadım ama yolda gördüğüm kafilelerin çok eğlendikleri belliydi. Tesis imkanlarına gelecek olursak yazımın başında da değindiğim üzere bir restoran var, Bay Bayan tuvalet mevcut. Kanyon içerisine girdiğinizde 3-5 masa 10-15 tabüreden oluşan çay, kahve v.b.şeyler satan kafe mevcut.

Burayı gezdikten sonra , Kanyon'a gelirken sıkça gördüğüm tabelaları ile bende de merak uyandıran Cüceler Mağrasına gittim. Bu mağara, Sapadere Köyü'ne gelmeden önce ki köy olan Tırılar Köyü'ne 1300 metre uzaklıkta bir mevkiide. Otoparkının manzarası ise dillere destan. Mağaraya gelince, küçük bir mağara yalnızca 155 metre. Büyük beklenti ile gitmeyin hüsrana uğrarsınız. Zira Damlataş, Aynalıgöl, Karain gibi mağaraları gezdiyseniz burayı beğenmeniz biraz zor.


Mağara Girişi


Mağaranın İçi


Otoparkın Manzarası

Tesise gelince burada da Bay ve Bayan wc mevcut. Ayrıca bir iki bişey atıştırıp, çay kahve içeceğiniz bir restoran var. Tırılar Köyüne inerseniz yörenin hünerli ellerinden çıkmış olan gözleme, semaverde çay ve yöresel ürünleri tadabilirsiniz. Haa unutmadan burasıda ücretli. Giriş ücreti yetişkinler içib 8 TL.

İmkanım oldukça bloğum da gittiğim yerleri yazmayı devam edeceğim. Yola çıkmayanlar için ilham olması dileğiyle. Teşekkür ederim.